Collective Filminin İzinde Romanya’da Zincirleme Sağlık Skandalları

Merhaba sevgili okur, gene Pazar oldu bile. Tabi ki dünya kadar gündemin içinden sıyrılıp nasıl sanat konuşabiliriz diye ekmeğimi taştan çıkartmanın yollarını arayıp durdum. Derken karşıma 2019 yapımı Collective filmi çıktı. Romanya doğumlu, ödüllü sinemacı Alexander Nanau’nın yönetmen, yazar, yapımcı ve kurgucu olduğu bu belgesel film, adeta sizinle paylaşabilmem için kendince doğru zamanını beklemiş gibiydi. Film, dünya prömiyerini 4 Eylül 2019 yılında Venedik Film Festivali’nde yapmış. Collective, Avrupa Film Ödülleri ve Ulusal Film Eleştirmenleri Derneği’nden birçok ödül kazanırken, 93 Akademi Ödülleri’nde (Oscar) En İyi Belgesel ve En İyi Uluslararası Film kategorilerinde aday gösterilmiş. İKSV seçkileri arasında Türk seyirciyle de buluşmuş olan bu film şimdi ücretli TV kanallarında gösterimde.

Collective, bir gece kulübü yangını ardından yaşananları konu alıyor. Benim için filmi önemli kılan şeyler ise yangında ölenlerin dışında yaralıların hastanelerde ölmeye devam etmesiyle ortaya çıkan sağlık skandalları, bu konuyu gün yüzüne çıkartan özgür basın emekçileri, onların korkusuz ve ahlaki çalışmaları sayesinde Romanya’da sağlık bakanıyla birlikte hükümetin yerle yeksan olması ve sistemli, seri yolsuzluk zincirlerinin ortaya çıkışı. Hükümet ve sermayenin birlikte yürüttükleri, toplum sağlığını hiçe sayan bu olaylar sonunda ise maalesef halk gene yolsuzluğu seçimlerde kullandıkları oylarıyla onaylıyor ama neyse bu sizi umutsuzluğa sürüklemesin olaylar Romanya’da geçiyor.

Collective filmi, bana kalırsa öncelikli olarak doktorların, sağlık sektörü çalışanlarının, hastane yöneticilerinin ve tabi ki sistemlerin kirliliğinin dünyanın çoğu yerinde benzeş olduğunu görmek isteyen, vicdan sahibi herkesin izlemesi gereken bir belgesel. Film, Romanya sağlık sektöründeki yozlaşmayı, rüşvet trafiğini, kirli politikacıların bu suça ortak olmalarını, beyaz mafya olarak adlandırılan halk sağlığı sahtekârlarını, yolsuzlukları ve kötü yönetimi ustalıkla gözlere seriyor.

Gelelim filme konu olan 2015 yılındaki yangına. 30 Ekim’de Romanya’nın Bükreş kentinde, Goodbye to Gravity adlı metal grubu Colectiv adlı bir kulüpte konser verir. Teknik sorunlar nedeniyle çıkan yangında 27 kişi olay yerinde ölür ve 180 kişi yaralanır. Yaralılar yanık üniteleri yetersiz hastanelerde tedavi altına alınır ve ‘‘kendi sağlık sistemlerinin yeterli’’ olduğu gerekçesiyle hükümet başka ülkelerden yardım almaz. Sonraki aylarda, kamu hastanelerindeki uygun sağlık hizmetlerinin eksikliği nedeniyle 37 kurban daha hayatını kaybeder. Catalin Tolontan isimli gazeteci bunun bir sorun olduğunu fark eder ve sorular sormaya başlar, araştırmalar yapar. Film yangın sonrası hastaneye kaldırılan ve tedaviyle kurtulabilecek yaralıların neden hayatını kaybettiği sorusunun peşine düşer.

Kamu hastanelerindeki bu şüphe çeken ölümlere, hastane içinde kullanılan dezenfektanların Hexi Pharma tarafından seyreltilmiş olmasının sebep olduğu anlaşılır. Şirketin devlet ihalelerinde sahte belgelerle milyonlarca dolarlık vurgun yaptığı, hastanelerde enfeksiyonların yayılmasına ve hastaların ölümüne neden olduğu anlaşılır. Gazetecilerin bu skandalı ortaya çıkarmasıyla birlikte, Sağlık Bakanlığı bürokratlarının da bu yozlaşmaya ortak olduğu gün yüzüne çıkar. Ülkemizde pandemi sırasında Ticaret Bakanı’nın dezenfektan şirketi ile devletten aldığı haksız ihlalleler geliverdi aklıma. Sahi ne oldu o konu, üstüne buz gibi bir şişe dezenfektan mı içtik? Aklıma gelmişken Şişli’de, gündüz gözüyle, meskûn mahal bölgesinde, kaçak tadilat yaparken, ihmal nedeniyle, gece kulübünde çıkan yangında ölen işçilerin davası ne oldu? Bu soru içindeki çok sayıdaki suça da dikkat ettiniz değil mi?

Neyse filmin konusuna tekrar dönelim, çünkü olaylar Romanya’da geçmekte. Ortaya çıkan gerçeklerin ardından dönemin Sağlık Bakanı Patriciu Achimaș-Cadariu, politik demagojilerle olayları örtbas etmeye çalışsa da başarılı olamayıp istifa etmek zorunda kalır. Yerine getirilen bakan Vlad Voiculescu, idealist ve hasta hakları aktivistidir. Sağlık sistemindeki yolsuzluklarla mücadelede kararlı bir duruş sergiler.

Collective filmi, Nanau’nun dördüncü uzun metrajlı filmi. Nanau, bu belgeselde sadece bir yönetmen olarak değil, aynı zamanda bir gazeteci, bir dedektif ve bir aktivist olarak karşımıza çıkıyor. Olayları titizlikle araştıran, karakterlerle derin bağlar kuran ve izleyiciyi her anın içine çeken bir anlatı ustası olarak Collective ile izleyicilere, doğruyu aramanın ve adalet peşinde koşmanın ne kadar meşakkatli ama bir o kadar da gerekli olduğunu hatırlatıyor.

Belgeseldeki gazeteci grubu ise araştırmacı gazeteciliğin önemini yeniden hatırlatıyor. Gazeta Sporturilor’dan Tolontan ve ekibi, olayın ardındaki karanlık gerçekleri ortaya çıkaran cesur gazeteciler olarak filmin merkezinde yer alıyorlar. Bu gazeteciler, halk sağlığı sahtekârlarını ve yolsuzlukları ifşa ederek büyük bir sağlık skandalını gün yüzüne çıkarırlar. İşini layıkıyla yapan emekçi basın mensuplarını tenzih ederek, Türkiye’de gazeteciliğin geldiği yere bakınca, ister istemez mideme ağrılar giriyor.

Filmi biraz geriye alalım; yolsuzluğa karışan sağlık bakanının olduğu yere dönelim. Gazeteci Tolontan, televizyonda soruşturmayı tartışırken, yolsuzluğun içindeki Sağlık Bakanı, dezenfektan çözeltilerinin yüzde 95 etkili olduğunu belirterek gazetecinin ısrarlı sorularını reddeder. Önce yalan söyler, sonra inkâr eder, en sonunda istifa eder yani çarpışa çarpışa geri çekilir. İktidardaki bir politikacıya yakışır şekilde davranır; Romanya’da tabi.

Gazeteciler daha fazla araştırma yapar ve istihbarat servisinin yıllardır bakteriyel enfeksiyonların insanları öldürdüğünü bildiğini ancak hiçbir şey yapmadığını doğrulayan bir kaynağa ulaşır. Hükümet, konuyla direkt ilgili olan Hexi Pharma ürünlerini test ettiklerini ve çözeltilerin seyreltildiğini tespit ettiklerini kabul eder. Sağlık Bakanlığı önceki yalan beyanları ile ilgili yorum yapmayı reddeder. Bak sen Romenlere! Bu olaylar açığa çıktıktan kısa bir süre sonra bu şirketin sahibi bir araba kazasında hayatını kaybeder. Yargılanamaz, konuşamaz. Takdiri ilahi işte, kaza bu geliverir.

Olaylar durulmaz. Bir hastanede, yangın olayından bağımsız olarak, yarası içinde kurtçuklar olan bir hastanın videosu gazetecilere ulaştırılır. Vicdanlı doktorlar artık bu gidişata dayanamaz ve dezenfektanların seyreltilmesi veya yetersiz kan nakilleri nedeniyle hasta ölümlerinin 2015’in sonlarında hala devam ettiğini açıklar. Hastanelerin hastalara insanlık dışı davrandığını ve hastane yöneticileri ile doktorlar arasında rüşvet anlaşmalarının nasıl düzenlendiğini ifşa ederler. Bu bir domino etkisidir. Kamu hastaneleri genelinde derin yönetimsel yolsuzluklardan etkilenmeyen tek bir birim bile kalmamıştır.

İdealist yeni sağlık bakanı halihazırda görevde olan yolsuzluklara karışmış birçok hastane yöneticisini öylece kovamayacağını anlar. Sisteminin tamamen çürümüş olduğunu ve yolsuzluğu kökten yok etmenin herkesi görevden alarak olabileceğini anlar ama bu çok da imkanlı değildir. Uyguladığı yaptırımlar sermaye sahiplerince eleştirilir, tehditler alır. Seçimleri yolsuzluklara karışan parti açık ara farkla kazanır ve görevlerini yapan gazeteciler de tehdit edilmeye başlanır. Ama burası Romanya, sakin olun. Filmin sonuna gelindiğinde seçimin sonucu için baba, sağlık bakanı idealist oğluna “Kaç kurtar kendini, bu ülke düzelmez” temalı bir konuşma yapar.

Sonuç olarak Collective filmi, bir belgeselden çok daha fazlasıdır. Bu film, karanlıkta kalan gerçeklerin aydınlanması ve adaletin sağlanması için yapılan cesur bir çağrıdır. Bükreş’teki Colectiv gece kulübünde başlayan trajedi, Romanya’nın sağlık sistemindeki çürümüşlüğü ortaya çıkararak tüm dünyaya önemli bir mesaj verir. Mesajı alanlar parmağını kaldırsın lütfen. Teşekkürler. Dağılabiliriz. Mutlu pazarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir